Tanrı argümanları ve eleştirileri

Kozmolojik Argüman (İlk Neden Argümanı)

Kozmolojik argümana göre, mutlak olarak her şey kendisinden önce bir şeyin sonucudur: hiçbir şey bir neden olmadan varoluşa gelmez. Evrenin var olduğunu biliyor olduğumuz için, onun halihazırdaki haline gelmesine peşi sıra gerçekleşen neden ve etkiler zincirinin yol açtığını hiç şüphesiz varsayabiliriz.

Bu zinciri en geriye doğru takip edecek olursak, bulacağımız şey asıl neden, eş deyişle ilk neden olacaktır. Kozmolojik (İlk neden) argümanın bahsettiği bu ilk neden Tanrı'dır.

Kozmolojik Argümanın Eleştirisi

Kendinde Çelişik Olması

İlk neden argümanı, bir şeye bir başka şeyin neden olduğu kabulüyle başlar, fakat hemen ardından Tanrı'nın ilk neden olduğunu söyleyerek söz konusu kabulüyle çelişir.

O, hem nedensiz nedenin olamayacağını hem de tek bir nedensiz nedenin, yani Tanrı'nın var olduğunu iddia eder. Bu argüman, "O halde, Tanrı'ya neden olan nedir?" sorusunu da beraberinde getirir.

İlk neden argümanınca ikna olmuş biri bu soruya, onların her şeyin bir nedene sahip olduğunu söylemediklerini, aslında Tanrı dışında her şeyin bir neden sahip olduğunu söyledikleri şeklinde bir cevap verebilir. Fakat bu cevap daha iyi değildir.

Eğer neden ve etkiler dizisi bir noktada duracaksa, bu neden Tanrı olsun ki? Bu neden ve etkiler dizisi, neden daha fazla geriye gitmek yerine, evrenin ortaya çıkmasından başlamasın?

Ontolojik Argüman

Ontolojik Argüman, Tanrı'nın varoluşunun zorunluluğunun tam da Tanrı tanımının en üstün varlık anlamını taşıması kaynaklı olduğunu gösterme girişimidir. Bu çıkarım, deneyime önsel (prior) olduğu için a priori bir argüman olarak da bilinir.

Ontolojik Argümanın tanımına göre Tanrı, tahayyül edilebilir en mükemmel varlıktır ya da Aziz Anselmus'un (1033-1109) argümana ilişkin ünlü formülasyonunda olduğu gibi "kendisinden daha büyük bir şeyin kavranamadığı varlıktır."

Tanrı'nın mükemmelliğinin ya da büyüklüğünün veçhelerinden biri onun varoluşudur. Mükemmel bir varlık, var olmaması durumunda şüphesiz mükemmel olamaz. Neticede, tıpkı üçgenin tanımı gereği iç açıları toplamının 180 derece olması gibi, Tanrı'nın var olduğu sonucunun da Tanrı tanımında zorunlu olarak mevcut olduğu varsayılır.

Meditasyonlar'ın beşincisinde René Descartes (1596-1650) da dahil olmak üzere birçok filozof tarafından kullanılan bu argüman, Tanrı'nın varoluşuna ilişkin çok az kişiyi ikna etmiştir; fakat yine de bu argümanda neyin yanlış olduğunu görmek kolay değildir.

Ontolojik Argümanın Eleştirisi

Saçma Sonuçlar

Ontolojik Argümana karşı yöneltilen ortak eleştirilerden biri, onun her türden şeyi varoluşa gelebilecek türden tanımlamamıza olanak tanıyor olmasıdır.

Örneğin, hiç zorlanmadan, mükemmel bir kumsal, mükemmel bir vahşi doğa ve benzeri şeylere sahip mükemmel bir ada tahayyül edebiliriz, fakat bu tahayyülü gerçekleştiriyor olmamızdan bu mükemmel adanın gerçekten bir yerlerde var olduğu sonucu çıkmaz. Dolayısıyla Ontolojik Argüman böylesine saçma bir çıkarımı gerekçelendirebilir göründüğü için, kolaylıkla kötü bir argüman olarak değerlendirilebilir. Bu durumda ya argümanın yapısı tamamıyla geçersizdir ya da onun başlangıçtaki kabullerinden biri yanlıştır; aksi takdirde Ontolojik Argümandan açıkça saçma olan böylesi sonuçların ortaya çıkması da pek mümkün olmazdı.

Ontolojik Argümanı savunan biri, bu itiraza karşı, her ne kadar mükemmel bir adanın tanımı gereği var olduğu söylemek açıkça saçma olsa da, aynı durumun Tanrı tanımı için geçerli olmayıp, onun tanımının zorunlu olarak Tanrı'nın varoluşunu içerdiği şeklinde bir yanıt verebilir. Bu, mükemmel adaların, mükemmel arabaların, mükemmel günlerin ya da her neyse onun, yalnızca tikel türden bir şeyin mükemmel bir örneği olmasındandır. Oysa Tanrı bu durumda bir istisnadır: Tanrı yalnızca bir türün mükemmel bir örneği değil, fakat her şeyin en mükemmelidir.

Ancak, bu pek de makul olmayan argüman kabul edilse bile, Ontolojik Argümanı savunan herhangi birinin karşı karşıya gelmesi gereken bir başka eleştiri daha vardır. Bu eleştiri ilk kez Immanuel Kant (1724-1804) tarafından ortaya konmuştur.

Varoluş Bir Özellik Değildir

Bekâr biri, evlenmemiş biri olarak tanımlanabilir. Evlenmemiş olmak, bir bekârın temel özelliğidir. Bu durumda, "bekârlar vardır" dersem bekârların bir başka özelliğini vermiş olmam.

Varoluş, evlenmemiş olma özelliğiyle aynı türden bir şey değildir: Bekâr kavramının içeriği bekâr olan herhangi birinin var olup olmamasından bağımsız olarak aynı kalsa da, herhangi birinin evlenmemiş olması için, onun ilkin var olması gerekir.

Eğer aynı düşünceye Ontolojik Argüman için de başvuracak olursak, argümanın yanlışlığının, Tanrı'nın varoluşunu tıpkı her şeyi bilen ya da her şeye kadir cinsinden bir özellikmiş gibi ele alınması olduğunu görürüz.

Oysa Tanrı var olmadan her şeyi bilen ya da her şeye kadir olmaz, dolayısıyla Tanrı'nın herhangi bir tanımını yapmak onun zaten var olduğunu varsaymak olacaktır. Varoluşu, herhangi bir şeyin şu ya da bu özelliklere sahip olabilmesinin önkoşulu olarak görmek, onu mükemmel bir varlığın başka temel özelliği olarak görme yanlışına düşmektir.

Peki ya tek boynuzlu at gibi kurgusal varlıklara ne demeli? Şüphesiz, tek boynuzlu atın, dört ayağa ve tek boynuza sahip olması gibi özelliklerinden, o gerçekten var olmasa da bahsedebiliriz. Dolayısıyla, "Tek boynuzlu atlar, tek boynuzludur" türünden bir cümlenin esasen ne anlama geldiğinin yanıtı, "Tek boynuzlu atlar var olsaydı eğer, onların tek boynuzlu olacağıdır." Başka bir deyişle, "Tek boynuzlu atlar, tek boynuzludur" ifadesi temelde koşullu bir ifadedir. Bundan ötürü tek boynuzlu atların var olmaması, varoluşun bir özellik olmadığı görüşü için bir sorun yaratmaz.
  • Nigel Warburton tarafından yazılan "Felsefeye Giriş" kitabından alıntılanmıştır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evrim nedir, ne değildir?

Australopitekuslar

Hortumlar nasıl oluşur? Hortumların oluşumunda hangi fizik yasaları etkilidir?